Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Gerçek tuhaftır, kurmacadan daha tuhaf!




Toplam oy: 1994
Charles E. May
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

Edgar Allan Poe; tuhaf, karanlık, oyunbaz, nüfuz edilemez… Ve hepsi bir yana her şeyden önce modernist imgelemin en dikkate değer habercisi… Bu, anlatı sanatını 19.yüzyılda yaşamış tüm yazarlarından daha iyi kavramış, ancak yaşadığı dönem itibariyle anlaşılamamış deha, bugün de kimi eleştirmenlerce basit ve hafif gotik öykülerin yazarı olarak kabul edilir. Onu gerçekliğe esrarengiz bir çerçeveden bakan varoluş öyküleri yazarı olarak kabul ettiğimizde ise, bir kurmaca ustası olarak literatüre girer. İşte Charles E. May’in çıkış noktası tam da budur. “Edgar Allan Poe-Öykü Üzerine Bir İnceleme”, Poe’nun en dikkat çeken önemli öyküleri üzerinden yazarı, onun edebi eğilimlerini ve yaşadığı dönemi çözümleyen son derece keyifli bir inceleme.

Bir yazarı tanımak demek, dünyayı, insan ruhunu ve elbette en önemlisi çağı tanımak demek. Charles E.May’in çalışması da bu düşünceyi doğrular nitelikte. Yaşadığı döneme ve onun ilerisine damgasını vuran bir yazar olarak Poe’nun dünyasında, edebiyatın dönemsel eğilimlerini, dönemin etkilerini, (dışlananlar ve içselleştirilenler hep bir arada olmak suretiyle) buluyoruz.

Parodi ve Oyun

Çalışmanın en dikkat çekici bölümlerinden biri “Parodi ve Oyun”. Malum Poe’nun ne vakit ciddi olduğunu ne vakit oyun oynadığını bilmek mümkün değil. Hoş, zaten bizi ona çeken de zaten bu mümkünsüzlük hali. Ama May bir eleştirmen olarak bu ayrımın izini sürmeye niyetlenmiş. Sonuç elbette aynı! Yazarın özellikle düzyazılarının çoğunu hiciv, parodi, gülünçleme ve oyun kategorisi oluşturuyor. Hicvinin temelinde ise “didaktik sapkınlık” eleştirisi mevcut. Poe, döneminin eğilimlerinin aksine, her kurgusal gerçekliğin bir ahlak dersi içermesine karşıdır. Ona göre, yapıtlarında gizli bir anlam arama çabası boşunadır. Zira metin, biçimiyle, içeriğiyle, kurgusuyla zaten başlı başına bir anlam ifade eder. Ve “gerçeklik ile kurmacayı bilinçli olarak birbirine karıştıran bir kandırmaca, isterse de eleştirinin ana hedefi ile hicivsel katmanını özellikle karıştıran bir parodi olsun, tuzak ya da şaka biçiminde bir edebiyat yapıtı yaratmak, bazı eleştirmenlerin ve yazarların düşündüğü gibi çocuksu bir etkinlik değildir.” Poe, oyuna getirilmeye izin vermezsek öğrenemeyeceğimize inanır. Öğrenmekse neresinden bakarsak bakalım zaten ciddi bir iştir!

Farklı gerçeklik alemleri

Rüya ve gerçeklik… Neyin rüya neyin gerçek olduğunun ayrımına varamadığımız o tekinsiz yarıbilinçlilik halleri… Poe deyince edebi bağlamda ister istemez o tekinsiz bölge açılıyor önümüze. May’e göre Poe, yalnızca rüyaları gerçekmiş gibi sunmakla değil, dönemin bu tarz eğilime göre yazılan öykülerine özgü bir biçimde, deneyimleri uç noktalar taşıyıp, onlara kabus niteliği kazandırmakla da ilgileniyordu. “Poe için, rüyayı gerçeklik, gerçekliği rüya gibi sunmak, deneyimin iki biçimi arasındaki sınırları belirsizleştirmekti; rüyanın insani yapısına dış dünyanın sert duygusunu, dış dünyanın sert çizgilerine ise insani bir duygu vermekti.” Bu muğlaklıkta öykünün çözümü ise estetik bir çözümdür tabii.

Ve takıntı


Hiç kuşkusuz Poe öykü türüne, özellikle sıkı bir estetik birlik oluşturma konusunda, hizmet etmiştir. Ve bu katkı onun en tipik temalarının birinden türer: “Birinci tekil anlatıcıda ortaya çıkan psikolojik takıntı.” Yazar, anlatıcıyı hikaye içerisinde yavaş yavaş takıntılı bir kişiye dönüştürür. Bu takıntının kendisi de giderek öykünün tematik merkezi haline gelir. İşte söz konusu estetik bütünlüğü bu sistemle yakalar Poe. Böylelikle tek bir etki yaratmak üzere tek bir izlenim etrafında bütünleştirilmiş öykü, psikolojik takıntının sanatsal karşılığı haline gelir. Bir okur olarak böyle sistematik bir biçimde büyüleniveririz işte…

Poe, bizi sadece bu tekniklerle büyülemez tabii. Her okur, yazarı kendine göre tekrardan yaratır. Ve Edgar Allan Poe’nun büyüsü de, gizemi de, cümle tuhaflıkları ve tekinsizlikleri de ancak ve ancak bizim şahsi imgelemimizle bütünleştiğinde daha büyülü, daha tuhaf, daha tekinsiz ve gizemli olur…

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.