Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Meleklerin değdiği yerde inanç başlar...




Toplam oy: 1237
Gustav Davidson
Sel Yayıncılık

Din, o belki de tüm kültürleri kapsayan fevkalade derinlikteki büyüleyici mitolojik masal... Neden olmasın, kendi hayal gücümüzle, kolektif bir bilinçle topraktan ve gökyüzünden, güneşten ve aydan, dostlarımız at, inek, boğa, güvercin gibi hayvanlardan esinlenerek yarattığımız, doğaya bakarak doğaüstüne çıktığımız o en derin, o en pırıltılı hikayeye inanmak... Kulağa o kadar da kötü gelmiyor, riyakarsa hiç değil. Bir nevi beşerin kendine inanması gibi, dolayısıyla da yine yaratıcıya... Hal böyleyse eğer, melek de insanoğlunun kolektif bilincinin yarattığı en temiz, en zarif dini öğe. Her ne kadar içinde kötülüğü de barındırsa da, “melek” bizim dilimizde ve pek çok dilde olumlu, iyicil bir anlam ifade ediyor. Doğal olarak olumlu ve doğal olarak doğaüstü bu kelimeye dair hazırlanmış bir sözlük ise yine doğal olarak ilgi çekici oluyor. 

“Bütün kutsal ya da kutsal olmayan deneyimlerimizin ötesinde, duyularımızın ötesinde Paulus’un deyişiyle, sadece bir masal ve sonsuz bir soyağacının bulunması”... Amerikalı şair, yazar ve yayıncı Gustav Davidson’un “Gözden Düşmüş Melekler Dahil” hazırladığı “Melekler Sözlüğü”  her şeyden önce dini söylenceler ve mitolojik hikayeler üzerinde düşündürüyor okurunu. Bunu sadece alfabetik sırayla isimlerini ve açıklamalarını art arda yazdığı melekleri anlatarak yapmıyor elbette. Zira, sözlüğün öncesinde Davidson’un kendini bu araştırmaya iten sebeplerden söz ettiği ve meleklere dair yazıla gelmiş çeşitli özellikleri kurcaladığı bölümler var: “Melekler ve Kitaplar”, “Cehennemin Durumu”, “Satan ve satan”, “Meleklerin Mekanı”, “Meleklerin Bedeni ve Cinsiyeti”, “Meleklerin Üremesi”, “Meleklerin Dili” ve “Meleklerin Ödevleri ve Güçleri”, bu ilgi çekici bölümlerden bazıları. Buralarda lafı çok da fazla uzatmıyor aslında Davidson, kendi deneyimlerine eklemlenen araştırmalarından ve ilgi çekici çıkarımlarından söz ediyor sadece. Ancak bu konuyu derinleştirmek arzusundaki okurlara keyifli bir kapı açmayı da başarıyor.

Öncelikle melek adları; dinden dine, çağdan çağa, kültürden kültüre ve elbette dilden dile değişen bu isimleri kategorize etmek, kimin kim olduğunun ayırtına varmak gibi çılgınca bir işin nasıl altından kalkıyor Davidson? “Sözgelimi ‘cehennem görevlisi’ ya da ‘güneş yöneticisi’ kabul edilen Uriel çeşitli kaynaklarda Sariel, Nuriel, Uryan, Yehoel, Ovreel, Oroiael, Fanuel, Eremiel, Ramiel, Yeremiel, Yakup İsrail olarak yazılmıştı” gibi çalışması boyunca karşılaştığı şakayı anımsatan örnekler veriyor araştırmacı ve bunları söylenceleri karşılaştırarak nihayetlendirdiğini belirtiyor. Yine de kapılar elbette farklı bakış açılarına, farklı okumalara hep açık. Bu çalışmaya ek olarak yeni bir melek adı bulan araştırmacıların yeni bir hayata can vereceğini söylüyor yazar.

Ve gelelim kötü meleğe. Onun pek çok yüzü, pek çok hikayesi var elbette. Davidson için kötülüğe, cehenneme atfedilen meleklerin izini sürmek oldukça zor olmuş, ama yine de onların hikayelerine ayrı ayrı yer vermekten geri durmamış yazar. Çünkü koruyucu, danışman, rehber, yargıç, çevirmen, aşçı, teselli edici, aracı ve hatta mezarcı olarak insanlara her daim yardım eden iyi meleklere karşın kötülük melekleri bu dünyaya ve insan hikayelerine diğerlerinden daha dahil temelde.

Daha çok tek tanrılı üç büyük dinde yer alan meleklerin bedensiz, dolayısıyla cinsiyetsiz, saf madde dışı yaratıklar olarak düşünülmesi gerektiği kabul edilir. Ancak Davidson’a göre kutsal metin yazarları, peygamberler hem yasa ve kural delici hem de birer tarihçilerdi ve bu bağlamda melekleri insan gibi görünen, konuşan, hareket eden varlıklar olarak betimlemişlerdi ki bugün son derece zengin, tanımlanabilir, anlatılabilir bir melekler ordusu kalmıştı geriye. İşte “Melekler Sözlüğü”nün zenginliği biraz da buradan geliyor zaten. Yine de araştırmacının hakkını yemeyelim, hem koca bir ömrün adandığı etkileyici bir çalışma koyuyor önümüze hem de dört büyük dinin yanı sıra en ilkel dinlerde ve hatta birçok batıl inançta adı geçen meleklere yer veriyor, hepsinin birer birer izini sürüyor.  Kitabın en sonunda yer alan çeşitli melek mühürleri, dualar ve büyü örnekleri de ayrıca ilgi çekici. Uçan halı üretmek ve kullanmak için sihirli formülden gökyüzünden atılmış melekleri bağlama ve yönetme duasına, şeytanla yapılan kan anlaşmasının bozmak için yapılan büyüden aşk duygusu uyandırmak için edilen duaya pek çok eğlenceli bölüm yer alıyor bu bölümlerde.

Her şey bir yana “Melekler Sözlüğü” melek tasvirleri eşliğinde derinleşen bir tür dinler, inanışlar tarihi okuması olarak da görülebilir.   Sözün kısası ister bir tarih kitabı isterseniz de zarif hayal gücünün tasvir kitabı olarak okuyun “Melekler Sözlüğü”, meleklerin dokunduğu şahane bir kitap

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.