Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Üye Eleştirileri


Üye Eleştirileri

Kayıp Kıta Mu

Bu kitabı ilk olarak "Atatürk ve Kayıp Kıta Mu" isimli kitapta Atatürk´ün bizzat inceleyip çevirttiği kitap olarak duymuştum. Daha sonra Anıtkabir´i ziyaretimde Atatürk´ün kitap kolleksiyonunda açık olarak sergilenmekte olduğunu farketim. Üzerinde Atatürk´ün aldığı notlar da vardı.

Yıllardır insanların merakını uyandıran ve fantezi mi yoksa gerçek mi olduğu tam olarak açıklığa kavuşmamış olan Atlantis´ten sonra benim için birde Mu Kıtası merak uyandırmaya başlamıştı.

Benim gibi bu tarzda konulara ilgi duyan ve konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için ilk elden kaynak bu kitap serisidir.

Bilimsel açıdan ne kadar geçerli olduğunu bilmiyorum ancak yazılanlar için keşke doğru olsa diyesi geliyor insanın.

Yazılanların doğru ya da fantezi olduğunu açığa çıkarmak için arkeologların biraz derinlere, okyanusların diplerine kadar inmeleri gerekcek. Günümüz teknolojisi ile de bu mümkün değil. Zira uzaya giden, Ay´a, hatta Marsa kadar giden insan oğlu maalesef henüz okyanusların derinliklerine inebilmiş değil. Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ancak Japonya açıklarında deniz altında Mısır´dakine benzer piramitler bulunduğuna dair internette videolar vardı.

Ancak henüz bu konularla ilgili dünyayı sarsacak buluntular yok. Zaten olsa tarihin yeni baştan yazılması gerekecek. Bilinen tarihimiz Sümerliler ile başlıyor ancak Sümerliler'in kullandığı yazı dilinin gelişebilmesi için ne kadar gerilere gidilmesi gerektiği de öğretilmiyor bizlere. Öğretilen tarihte tarih Sümerler'in yazıyı icadı ile başlıyor ki bu icat tekerlek icadı gibi bir anda alfabe icadı gibi gösteriliyor. Muhakkak ki bunun bir geçmişi olması gerekiyor. Daha öncelerinden uygarlık kurmaları gerekiyor. Bu da bir nebze olsa da James Churchward´ı doğrular nitelikte oluyor.

Kısaca kitap hakkında bilgi verecek olursak James Churchward tarihi kendince yeniden yazıyor ve insanlık tarihinin Hindistan'da bulduğu tabletlere göre 200.000 yıl geriye götürüyor. Ve insanların bilinen kıtalarda ilk kolonilerinin 70 - 80 bin öncelerine dayandırıyor. Sadece fantezi olarak değil kendince kanıtlarla da bunu destekliyor. O dönem için bulunan Arkeolojik buluntuların farklı bir yorumu olarak karşımıza çıkıyor.

Meraklıları için güzel bir kitap. Ama baştan söyleyeyim James Churchward Gerek Mu Kıtası'nı, ki insanlığın başladığı kıta, gerekse sonradan koloni olarak kurulan Atlantis´i baştan kabul etmiş durumda. Kitabı okumak sizlere zaman kaybettirmeyecek aksine tarihe bakış açınızı biraz daha genişletecektir.

İlgilenenlere şimdiden keyifli okumalar diliyorum...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Üye Eleştirileri Yazıları

Roman hakkında bir şeyler yazmak gerektiğinde “bizde” izlenen usul, çoğunlukla yazarın dünyası ve kendisi hakkında oluşmuş genel kanaat üzerinde kanat çırpmayı gerektirmeyen bir uçuşla yazarla (ya da politik olarak mahkum edilmiş bir yazarsa “çoğunlukla”) aynı gökyüzünü paylaştığı izlenimi veren satırlar arasında süzülmektir. Ne de olsa böyle bir usulde romanı okumak da gerekmez.

Kitabın ismindeki aşkı görünce hem ilgimi çekmiş hem de romantik bir şeyler okuyacağımı düşünmüştüm. Ama kitabı okumaya başlayınca hiç de öyle olmadığını görüp, bir günde okuyup bitirdim. Çok az kitapta yaşadığım o nefessiz kalmayı yaşadım. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza´sında ki çarpıcılığı hissettim. Tam evet tam bir aşk romanı! Aşkı en çarpıcı ve vurucu biçimde anlatmış.

Felsefe devrimsel değil birikimsel bir süreçtir ancak bu birikimli yapının bazı devrimcileri vardır. Marquis de Sade işte bu devrimci filozoflardan biridir, hatta en başta gelenlerindendir, çünkü de Sade dokunulması en güç şeye dokunmuştur, en büyük tabuyu devirmiştir.

'Hatıra' sözcüğü hep tek yumurta ikizi 'Hüzün'le gelir insanın aklına. Öyle ki, ne kadar hoş, ne kadar eğlenceli anlarınızı hatrınıza getirirseniz getirin, attığınız en şiddetli kahkahaların ardından çöküverir o hüzün üzerinize. Bir daha o günlere dönemeyecek olmanın hüznü. 'İstanbul Hatırası' da tam böyle bir kitap.

Christopher Priest’ın bol ödüllü fakat ülkemizde ancak film uyarlaması ile adını duyurabilmiş ve hala daha pek de okunmamış romanı bizi eğlencenin kanlı canlı olduğu zamanlara götürüyor.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.