Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Hamsun'un Nobel konuşması: "Tekrar genç olmak istiyorum"




Toplam oy: 1279

İsveçli kimyacı Alfred Nobel anısına 10 Aralık 1901'den beri ödül dağıtan İsveç Akademisi, Leo Tolstoy, James Joyce, Virginia Woolf, Mark Twain, Joseph Conrad, Anton Chekhov, Marcel Proust, Henry James, Henrik Ibsen, Emile Zola, Robert Frost, W.H. Auden, F. Scott Fitzgerald, Jorge Luis Borges ve Vladimir Nabokov'u atladığı için eleştirildi. Fakat Akademi, ödülü en az bu isimler kadar hak eden William Faulkner, Ernest Hemingway, John Steinbeck, V.S. Naipaul, Doris Lessing gibi birçok edebiyatçıyı ödüllendirdi.

 

Ödüle layık görülen edebiyatçılar da yazarın sorumluluklarına ilişkin konuştular. Peki, neler söylediler?

 

Bu soruya cevap olsun diye her hafta bir edebiyatçının, ödül töreni sırasında yaptığı konuşmayı yayınlamaya devam ediyoruz.

 

İşte, Knut Hamsun'un ödül aldığı 1920 yılında yaptığı banket konuşması:

 

 

Bu kadar büyük, bu kadar görkemli bir cömertliğin karşısında nasıl durabilirim? Ayaklarım artık yere basmıyor, havada yürüyorum, başım dönüyor. Şu anda durduğum yerde bulunmak pek kolay değil. Bugün bana onur ve zenginlik bahşedildi. Dün ne idiysem bugün de hâlâ oyum fakat birkaç dakika önce bu salonun duvarlarından milli marşımız yankılanırken, ülkemin gördüğü takdir, ayaklarımı yerden kesti.

 

Bu belki de ayaklarımın yerden kesildiği ilk sefer değil. Gençliğimin kutsanmış yıllarında da böyle fırsatlar yakalamıştım. Zaten hangi gencin hayatında böyle anlar olmaz ki? Hayır, bu duygunun yabancısı olan gençler, yaşlı doğmuş genç muhafazakarlardır ve kendinden geçmenin anlamını bilmemektedirler. Bir genç kadın veya adamın başına gelebilecek en kötü kader, tedbir ve uzlaşma konusunda fikirleri değiştirilemeyen erken olgunlar haline gelmeleridir. Cennet şahidimdir ki gelecekte de ayakları yerden kesecek fırsatlar ortaya çıkacaktır. Ne zararı var? Neticede ne isek o kalırız ve şüphesiz bu hepimiz için daha iyidir.

 

Amma velakin, burada bu çok değerli topluluğun önünde sade bilgeliğin tadını daha fazla çıkarmamalıyım, özellikle de benden sonraki konuşmayı bir bilim insanı yapacakken. Birazdan yerime oturacak olsam bile bu benim için muhteşem bir gün. Nezaketiniz beni diğer yazarlar arasından öne çıkardı, yüzlercesinin arasından seçildim ve ödüllerle taçlandırıldım. Ülkem adına, İsveç Akademisi'ne ve bütün İsveç'e bana verdikleri bu onur için teşekkür ediyorum. Aslında, bu kadar büyük bir ayrıcalığın ağırlığı altında başımı eğerdim fakat Akademiniz, bana bu ayrıcalığı omuzlayacak gücü de verdiği için gururluyum.

 

Çok değerli bir konuşmacı bu akşamın erken vakitlerinde kendime özgü bir yazma şeklim bulunduğunu ve kendimi bu yolla ifade ettiğimi söyledi. Oysa ben herkesten bir şeyler öğrendiğime inanıyorum. Kim diğer insanlardan küçük bile olsa bir şeyler öğrenmemiştir ki? İsveç'in şiirlerinden ve özellikle son neslin yazdığı lirik sözlerden öğreneceğim çok şey var. Edebiyat konusunda ve büyük yazarlar hakkındaki deneyimlerim sayesinde, onları sonsuza dek alıntılayabilir, çalışmalarımda gördüğünüz değer dolayısıyla onlara nasıl da borçlandığımı gösterebilirim. Ama benim gibi bir insandan geldiği için bu, ünlü isimlerden bahsetmenin ötesine geçemez; şiirleri destekleyecek o kalın sesten yoksunum, dediklerim gölgeden ibaret bir ses efektine benzer. Artık yeterince genç değilim, o güç bende değil.

 

Hayır, şu anda, bu parlak ışıkların altında, asıl yapmak istediğim, bu büyük topluluk hepinizi hediyelere, çiçeklere ve şiirlere boğmadan önce, tekrar genç olmak ve dalgaların tepesine ulaşmak... Bu fırsat belki de benim son şansım. Ama komik duruma düşmemek için bunu yapmaya cesaret edemeyeceğim. Bugün, bana zenginlik ve onur sunuldu fakat her şeyden önemli tek bir hediye eksik, gençliğin hediyesi. Henüz hiçbirimiz gençliğimizi hatırlayamayacak kadar yaşlı değiliz. Artık yaşlanmış olan bizler, geriye bir adım atıp onu şerefli ve zarif bir şekilde hatırlamalıyız.

 

Ne yapmalıyım bilmiyorum. Ama yapılması gereken doğru şeyi biliyorum. Kadehimi İsveç gençliğine, dünyanın her yerindeki gençlere ve gençliğe kaldırıyorum.

 

 


 

 

Bu konuşmadan önce Profesör Oscar Montelius, Bay Hamsun'a "Biliyorum ki hakkınızda mümkün olduğunca az konuşulmasını istiyorsunuz. Ama kendimi Dünya Nimeti adlı kitabınıza hayran olan herkes adına bu ödülü almanızdan duyduğum mutluluğu dile getirmekten alıkoyamıyorum" diye seslendi.

 

 


 

 

* Çeviren: Nilhan Kalkan

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.