Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Biraz eğlence zamanı



Toplam oy: 1575
Jeff Kinney
Epsilon Yayınları
Hem görsel eğitim hem de okuma alışkanlığı açısından çok değerli olan Saftirik serisinin belki de en önemli özelliği, günlük tarzında olması nedeniyle çocukları günlük tutmaya, yani yazmaya da yöneltmesi.

Çocuk ile hayal gücü arasında nasıl bir arkadaşlık olabilir: Basit bir söyleyişle, çocuk zaten hayal gücünün sonucu değil midir? Yani çocuk, hayal gücünün merkezinden gelmiştir dünyaya ve hayal ile güç arasında bir denge unsurudur. Güce dayanan hayalin sadece çocuğa teslim edildiği tek gezegen dünyadır. Zaten onu alabilmek, güçlü hayallerin evrimleriyle zenginleşmek, her şeye katlanabilmek için önce onları anlamak gerektiğini fark ettiğinden aklı kullanma yetisini geliştirmek uğrunadır tüm bu çaba. Büyümek, hayal gücünü zayıflatacaktır ne yazık ki. Çünkü insan büyüdükçe çocukluğuna ihanet eder. Hayallerine ulaşmak ile hayal etmek arasındaki ciddi kopukluğu hiçe sayar ve ikisini de aynı sanmayı seçer. Oysa hayallere ulaşmak meselesindeki hayal, hayal değil, bildiğimiz hedeftir. Belli stratejiler, planlar, uğraş ve biraz da kurnazlık gerektirir oraya ulaşmak. Maddi bir gerçekliği, maddi bir karşılığı vardır. Hayal etmek ise “boş gezenin boş kalfası” diye alay edilerek samimiyetle dışlanan bir masal kahramanının temsilciliğini üstlendiği bir ruh çarkıdır. Ruh çarkı döndükçe önünüzde evren açılır, hikayeler açılır, olağanüstülük vücut bulur. Adeta sanal bir canlıya dönüşüp astral yolculuğa çıkmak, tanrıya dokunabilme şansını yakalamak, acıyı bertaraf etmek ve hijyenik bir mutlu sonla karşılaşmak için hayal etmek, ruh çarkını çevirmek bu ilahi oyuna katılmak yeterlidir. Size dayatılan, hiçbir amaca hizmet etmeyen sorumlulukları reddetmek hayalin kapısına aralar. Artık sadece varsınızdır.

 

 

 

Hayal ile ahlaki değerler ya da hayal ile sosyal pozisyon müsabakalarında bir galibin olmaması bazen aranan bir koşuldur; hayalin toplumsal yaşamla çatışması bireyin yalnızlaşmasına neden olabilir çünkü. O zaman hayaller ister istemez halüsinasyona doğru yanlış bir rota izler ve bireyi kendi sonsuzluğunda kaybedebiliriz. Oysa kimsenin yok olmayacağını tasavvur ettiğimiz bir yerde yaşamaktayızdır.

 

Hayal, bir çocuğun özlediği şeylerde güzeli keşfidir. Hayal, bir çocuğun özlediği şeylerde eşitliği, paylaşımı ve özgürlüğü adlandırma olanağıdır. Hayal, bir çocuğun özlediği şeylerde doğruyu, iyiyi tanıma pratiğidir. Bırakın, yetişkinler “kirli emeller”inde huzuru bir araç, sevinci bir zavallılık görsün; çocuk, hayal ederek direnebilmeyi daima hak edecektir.

 

Çocuksuluğu bir kaçış, bir geri dönüşüm mekanizması gibi sunan modern bilim teşkilatları nasıl bir hiyerarşinin ve otoritenin hizmetindeyseler, onların doğal duruluktan anladıkları kozmetik sanayidir topu topu. Oysa çocuk ve hayal, bir saflık belirtisi değildir. Tam tersine, araştırmacı, meraklı, girişken, cesur ve pervasız olmanın kazanımlarıyla dayatılan gerçekliğe karşı bilgi harici bir varoluş mekanizmasıdırlar. Onların algılarında seks, ideoloji belirleyiciliğini hissettirmez; bu nedenle de daha berraktırlar. Saflıktan kasıt da budur: Berraklık ve beraberindeki şeffaflık. Üstelik yetişkinler ve kendisini yetişkin sanan ergenlerle mücadele etmek, onların arasında yer alma mecburiyeti ve elindekini koruma içgüdüsüyle çatışmak korkunç olduğu kadar eğlencelidir de. Biz buna kara mizah da diyebiliriz.

 

Sezdirmeden siz de okuyun

 

Yazar ve illüstratör Jeff Kinney’in kaleminden çıkan böyle bir karakter var: Greg. Namıdiğer Saftirik Greg. Greg’in günlük tutmaya başlamasıyla bizim de şahit olduğumuz, hem arkadaş çevresiyle, hem ailesiyle hem de kendisiyle yaşadığı maceralara baktığımızda yukarıda saymaya çalıştığım karamsar tablo kayboluyor ve çocukluk/gençlik/yetişkinlik ilişkileri olağanüstü keyif veren bir seyir izliyor. Özellikle birey olma meselesi, bağımsızlık ama bağımlılık şartı, hayal gücünün enginliği kitapta özenle basite indirgenmiş bir dille, illüstrasyonlarla da renklendirilerek kahkahalarla okunabilecek, bir solukta bitirilebilecek metinlere devriliyor. Üstelik Saftirik’in yaşadıkları tek kitap da değil, tam bir seri.

 

Özellikle tatil dönemine denk gelen zamanlarda ilköğretim öğrencileri için kaçırılmaz tatta kitaplar. Yakın çevremdeki insanların çocukları Saftirik hayranı. Hem görsel eğitim hem de okuma alışkanlığı açısından çok değerli olan bu serinin belki de en önemli özelliği günlük tarzında olması nedeniyle çocukları günlük tutmaya, yani yazmaya da yöneltmesi.

 

Saftirik Greg’i çocuklarla tanıştırdıktan sonra, sezdirmeden siz de okuyun: Gerçekten eğleneceksiniz.  

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.