Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Uyuyamayanlar için bir ninni

Size bir insanın en temel fiziksel ihtiyaçlarını sorsam, tereddüt etmeksizin su ve yemek der, büyük olasılıkla da uykuyu unuturdunuz. Oysa hiç uyumayan bir insan uykusuzluğunun sekizinci gününde “uyku mahrumiyeti psikozuna” giriyor, yani aklını yitirmeye başlıyor; tümden çöküş ve ölüm için ise sadece otuz iki gün yetiyor.



Gidenler ve kalanlar

İnsan ne zaman gider? Gitmek ne zaman bir ihtiyaç haline gelir? İnsan ne zaman gitmeye mecbur kalır? Bu soruların cevabını veremesem de bildiğim bir şey var ki insan kimi zaman giden olurken kimi zaman kalan olur, geride kalan...

 



Hüzün ve öfkenin Şakıyan Sessizliği: Siyah Amerikalıların Şiiri

Ah Özgürlük, ah Özgürlük,

Ah Özgürlük, üzerimde benim!

Köle olmadan önce ben

Mezarıma gömüleceğim,

Ve eve Rabbim’e dönüp özgür olacağım!

 



Bir ağacın gövdesine sarılma arzusu

Neresinden tutsak elimizde kalan zamanların ve hiç tanışmadığımız, sadece bu dünyadan göçtüklerinde adlarını öğrendiğimiz çocukların ölüm haberleriyle sarsılıyoruz her gün. Öyle ki, yaşamak için bulduğumuz nedenlerin birçoğu sadece boşlukta sallanıp duruyor. Çocuklar büyüyemezken, biz bir şekilde devam edebilmenin sıkıntısıyla sadece yokluklarını sayabiliyoruz onların.



Dünyadan // Hüzünlü Gezmen: Hassas vicdan, ketum karakter, kara kahin

Günümüz toplumunun kara kahini olarak gördüğüm Michel Houellebecq’in yakında yayımlanacak İngilizce şiir derlemesi Unreconciled hakkında –Millions’ta– okuduğum bir tanıtım yazısı, “sad flâneur”(hüzünlü gezmen) ifadesini sadece Houellebecq için değil, Sylvia Plath’tan Tao Lin’e (Taipei romanıyla hatırlanacaktır) pek çok zamane insanının yazdıkları için de anahtar olarak kullanı



Han Duvarlarından Zindan Duvarlarına: Faruk Nafiz Çamlıbel

Kendi cümlesiyle, “Oynayacak yaşta düşünen, okuyacak yaşta yazan bir çocuk”tu Faruk Nafiz, çağından geçmişe yaptığı yolculukta büyüdü. On dört yaşında ilk mısralarıyla şiirin farkına vardı, on sekiz yaşında farkına varıldı “Şarkın Sultanları”yla.



Metropolde safari

Hiç tanımadığımız insanlarla yan yana geldik. Bunun üzerine inşa edildi uygarlık ve onun en büyük göstergesi sayılabilecek kentler. Önce küçük nüfusun verdiği “herkesin herkesi biliyor olması” güvencesi, yerleşim yeri kalabalıklaştıkça “kimsenin kimseye inanmaması gereği” paranoyasına dönüştü.



Siyahın Beyazla, Vinyetin Romanla Mücadelesi

Öncelikle başlıktaki ayrık otu kelimeyle başlayalım: vinyet; bir metinde yer alan fikrin veya ilişkili olduğu anlatıdaki kilit noktaların gene o metnin/anlatının yayınlandığı mecra içerisinde görsel olarak ifade edilmesini sağlayan görsel araca verilen addır. Bu adın kapsamı, metin arası basit grafikler veya figürleşmiş harflerden tam sayfa illüstrasyonlara kadar uzanır.



Maniac'lardan Uzak Durmak İçin Birkaç Neden

Netflix gibi stream servislerinin izleme alışkanlıklarımızı doğrudan etkilediği bir gerçek. Deyim yerindeyse üzerimize sezon sezon boca ettiği yapımlarla, sezonlar arası olmasa da bölümler arası bekleme derdini ortadan kaldıran Netflix yavaş yavaş hepimizin evlerine sızıyor.



Kalbe giden yol

Altı çizilen anlar, üstü karalanan anılar hep o durumun içindeki detaylarla özdeşir; kokular, renkler, hareketler, sesler… Hafızamızda yer eden tüm hikayeler kendi ayrıntılarını taşır. Yemek de o ayrıntıların belki de en önemlilerinden biri. Üstelik yalnızca hikayeye değil, hikayede geçen önemli/önemsiz karakterlere de bir anlam, hafızaya kazınacak bir özellik ekler.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.