Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

DijitalDosya // Bay Ripley




Toplam oy: 945

Patricia Highsmith’in yarattığı, edebiyat tarihinin unutulmaz antikahramanı Ripley, biri Türkçeye ilk kez çevrilen beş kitabıyla birlikte Can Yayınları’nda… Patricia Highsmith’in bütün dünyada tanınan ve beğenilen ünlü “Ripley” dizisi, Ripley ve Peşindeki Çocuk’un da çevrilmesiyle ilk defa bir bütün olarak Türkçede yayımlanmış oldu. 1955’te Yetenekli Bay Ripley ile başlayan serüven, Ripley Yeraltında (1970), Ripley'nin Oyunu (1974), Ripley ve Peşindeki Çocuk (1980) ve Ripley Su Altında ile (1991) devam etmişti. 

 

Patricia Highsmith'in Ripley'den bahsedişiyle ilgili olarak, "Ondan, kendisine çok yakın olan bir insanmış gibi bahsederdi," diyor Bettina Berch. "Onu savunurdu, belli bir durumda ne söyleyebileceğini düşünürdü. Onun için Ripley çok gerçekti." Highsmith, dostlarından fotoğrafçı Barbara Ker-Seymer'e yazdığı bir mektubu, "Pat H., namıdiğer Ripley" diye imzalamıştı.

 

Yarattığı Tom Ripley karakteri Patricia Highsmith'in hayatında önemli bir yer tutuyor, hatta şöyle diyor Highsmith: "Ripley yazıyormuş da, ben sadece daktilo ediyormuşum hissine kapıldım sık sık."

 

 

1921 yılında Teksas'ta doğan Patricia Highsmith, altı yaşında ailesiyle birlikte New York'a gitti, orada eğitim gördü. Küçüklüğünde annesi onu doğurmak istemediğini söyleyince annesiyle ömür boyu girdiği çatışma, kimilerine göre, polisiye romana yönelmesine yol açtı. Yazar olmaya 16 yaşındayken karar verdi. Ateist olan Highsmith, Amerika’nın demokratik ideallerine inanırdı ancak ülkenin 20. yüzyıldaki kültürel yapısını ve dış politikasını da şiddetle eleştirdi. Suç işleme psikolojisini, çoklu kişilik sorununu işleyerek çarpıcı romanlar kurgulayan Highsmith çok sayıda ödül aldı. İlk romanı olan Trendeki Yabancılar 1950 yılında Alfred Hitchcock tarafından filme alındı. 1963 yılından sonra Avrupa'da yaşadı, yaşamının son 12 yılını geçirdiği İsviçre'de, 1995'te lösemi nedeniyle hayatını kaybetti. En sevdiği yazarlar arasında saydığı Dostoyevski, Conrad, Kafka, Gide ve Camus'nün izinden giderek, romanlarında psikolojik yönden karmaşık karakterlere yer verdi, varoluşçu bir çizgide ilerledi.

 

Çok sayıda roman ve öykü kitabı bulunan Patricia Highsmith'in ölmeden önce yazdığı son romanı Küçük g: Bir Yaz Masalı ismini taşıyor. Yarattığı Tom Ripley karakteri ise hayatında önemli bir yer tutuyor, hatta şöyle diyor Highsmith: "Ripley yazıyormuş da, ben sadece daktilo ediyormuşum hissine kapıldım sık sık."

 

Tom Ripley karakterinin ortaya çıkış hikayesi de şöyle: Patricia Highsmith, o zamanlar kaldığı, Amalfi sahilindeki otelin balkonuna çıktığında sahilde yürüyen genç bir adam görür... "Her şey sessiz, sakindi, uçurumlar arkamda yükseliyordu, görüş alanımın dışındaydılar, ama sağdan ve soldan görülebiliyorlardı... sonra yapayalnız genç bir adam gördüm, üstünde şortu, ayağında sandaletleri omzuna bir havlu atmış, sağdan sola doğru sahile iniyordu... Saçlarının düz ve koyu renkli olduğunu görebildim. Dalgın, belki de gergin bir hali vardı. Neden yalnızdı?.. Biriyle kavga mı etmişti? Aklında neler geçiyordu? Onu bir daha görmedim. Hakkında defterime bir şey yazmadım bile," diye yazar ama iki yıl sonra, Yetenekli Bay Ripley'i yazmaya başladığında, bu görüntüye yeniden dönecektir Patricia Highsmith ve o gün gördüğü genç adam, imgeleminde Tom Ripley olarak yeniden doğacaktır. (Bu bilgiler Andrew Wilson'ın Güzel Gölge isimli Highsmith biyografisinde yer alıyor. Yaklaşık 700 sayflık bu kapsamlı çalışma, 2008 yılında Türkçede Everest Yayınları tarafından yayımlanmıştı.)

 

Trendeki Yabancılar romanı, Alfred Hitchcock tarafından sinemaya uyarlanan ABD'li yazar Patricia Highsmith, ekranlardaki popülaritesini de o gün bugündür hiç kaybetmedi. Polisiye roman türündeki ustalığı, isabetli gözlemleri ve toplumsal eleştiriyi hikayelerinin önemli bir parçası yapan üslubu onu türün diğer yazarlarından ayırarak René Clément, Claude Chabrol ve Wim Wenders gibi usta yönetmenlere ilham verdi. Son olarak ise kendi yaşantısından yola çıkarak kaleme aldığı Carol, Todd Haynes yönetmenliğinde kısa süre evvel sinemaya uyarlanmıştı. (Hasan Cömert'in ilgili yazısına ulaşmak için tıklayınız.) Biseksüel bir karakteri merkeze alan bu roman, biseksüel olduğunu gizlemeyen Highsmith'in külliyatında bu temayı işleyen tek kitap da değildi. Ünlü karakteri Tom Ripley de benzer eğilimler taşıyor ve duyguları New York'ta tanıştığı Dickie Greenleaf ile Dickie'nin sevgilisi Marge arasında bölünüyordu. Peki, Highsmith'in diğer kitaplarından ya da Ripley serisinden uyarlanan her film başarılı mıydı? Eleştirmenlere bakılırsa değildi.

 

Anthony Minghella tarafından 1999 yılında sinemaya uyarlanan Yetenekli Bay Ripley'de, Tom Ripley rolünde Matt Damon yer alırken, Dickie Greenleaf'i Jude Law, sevgilisini ise Gwyneth Paltrow canlandırmıştı.

 

 

"Sinemaya uyarlandığında tüm kitapları okumuştum"

 

Bay Ripley ile ne zaman tanıştınız?

 

Sevin Okyay: Tom Ripley ile kitabın ilk İngilizce baskısı yayımlandığında tanıştım sanıyorum: Yetenekli Bay Ripley. Sinema uyarlamasını izlediğimde bütün kitapları çoktan okumuştum.

 

A. Ömer Türkeş: Yanılmıyorsam 1990’lı yılların başında tanımıştım Patricia Hihgsmith ve kahramanı Tom Ripley ile. Becerikli Bay Ripley ve Ripley’in Oyunu Remzi Kitapevi tarafından art arda yayımlanmıştı. Okumuş ve sevmiştim.

 

"Ripley, çağımıza uygun bir roman kahramanı"

 

Bay Ripley'i nasıl bilirsiniz?

 

Sevin Okyay: Ripley beni çok ilgilendiren bir karakter. Yaptıkları için bencilliği dışında hiçbir nedeni yok. Ama daha ilk kitaptan itibaren, farkına varmadan, onun tarafını tutmaya başlıyor, başı derde girmesin istiyoruz. Çocuğumuz yaptı bir yaramazlık, oldu bir şey, gibisinden... Oysa gene yapacağını da biliyoruz çünkü karakter bunun üzerine kurulu. Highsmith'in Ripley'i sevdiğini sanıyorum. Gerçi Minghella'nın filminde bir ara Dick ve avenesinin tarafını tutar gibi oldum ama bunu da Jude Law'a olan sevgime ve onun performansına bağlıyorum.

 

A. Ömer Türkeş: Tom Ripley, olumlayamayacağımız ama olumsuzlamaya da gönlümüzün elvermediği bir kahraman tipi. Yani bir anti-kahraman o. Eğitimli, güzel sanatlara yatkın, taklit yeteneğine sahip, kendisini sürekli geliştirmek isteyen, karizmatik, kibar bir adam. Ama aynı zamanda soğukkanlı ve bencil. Bu kişilik özelliklerine sinmiş incelikli bir kötülüğü var Ripley’in. Ancak söz konusu kötülüğü kışkırtan, onu çalmaya, öldürmeye, ahlaki sınırları çiğneyip geçmeye iten neden, sahip olma arzusudur ki bu arzu içinde yaşadığımız sistemim doğal sonucudur. Kısacası Tom Ripley çağımıza uygun, sahici bir roman kahramanıdır.

 

İthaf

 

Yetenekli Bay Ripley'nin Can Yayınları tarafından 2001 yılında yapılan ilk baskısında, hemen başlangıç sayfalarında şöyle bir not dikkat çekiyordu: "Alışılmışın dışındaki bir gerilim romanı kahramanının bir dizi serüveninin ilk kitabı." Belli ki, yayınevinin bir seri olduğunun altını çizmek için düştüğü bir nottu bu. Yetenekli Bay Ripley'nin yeniden yapılan baskısında yayınevi bu notu tekrarlama gereği duymamış ama daha önce yer verilmediği için bir tartışmaya neden olan bir ithaf, bu sefer Ripley Su Altında kitabında bulunuyor. 1991'de kaleme aldığı Ripley Su Altında'yı, "İntifadacılara ve Kürtlere" adamıştı Highsmith ama bu ithaf kitabın İsrail'de ve Türkiye'de daha önce yayımlanan edisyonlarında bulunmuyordu.

 

Ripley kapakları

 

Tom Ripley, sadece sinemacıların değil, dünyanın her yerinden birçok okurun ilgisini çekerken, farklı yayınevleri de kitapları basmaktan vazgeçmedi. Bu baskılardan bazıları aşağıdaki kapaklarla ulaştı okura... Can Yayınları'nın Utku Lomlu imzalı yeni kapaklarını listenin başına yerleştirip devam edelim:

 

 

 

 

 

 

En iyi Highsmith uyarlamaları

 

"Patricia Highsmith kitaplardan uyarlanan her film başarılı mıydı?" diye sormuştuk. IndieWire'ın seçtiği en iyi beş uyarlama bu soruyu cevaplarken nereden başlamamız gerektiği konusunda bize bir yol gösterebilir belki... Üstelik Tom Ripley'i bir zamanlar Alain Delon'un canlandırdığını hatırlamak, heyecan verici...

 

Eaux Profondes (1981)

Yönetmen: Michel Deville; Oyuncular: Isabelle Huppert, Jean-Louis Trintignant

 

 

Melanie flörtleşmekten ve küçük kaçamaklardan hoşlanır. Eşi Victor ise bu çapkınlıkları kayıtsızlıkla karşılar gibidir. Fakat film ilerledikçe bu izlenimin çok ama çok yanlış olduğu ortaya çıkar.

 

Cry of the Owl (1987)

Yönetmen: Claude Chabrol; Oyuncular: Christophe Malavoy, Mathilda May, Jacques Penot

 

 

Eşinden ayrılan Robert, taşındığı Vichy'de Juliette ile tanışır ve ondan oldukça etkilenir. Juliette'in nişanlısı Patrick ise durumu kıskanmaktadır. Öyle ki, işi Robert'a saldırmaya kadar vardırır. Patrick ortadan kaybolduğunda ise tüm oklar artık Robert'ı işaret etmektedir.

 

Trendeki Yabancı (1951)

Yönetmen: Alfred Hitchcock; Oyuncular: Farley Granger, Robert Walker, Ruth Roman

 

 

Trende tanışan iki yabancı, insanın cinayetten yakasını nasıl sıyırabileceği üzerine bir teori kurarlar. Ve bu teori kısa sürede uygulamaya konulmuş bir plana dönüşür.

 

Kızgın Güneş (1960)

Yönetmen: René Clément; Oyuncular: Alain Delon, Maurice Ronet, Marie Laforêt

 

 

Tom Ripley yetenekli bir taklitçi, otlakçı ve kalpazandır; fakat onun kimsenin tahmin bile edemeyeceği başka özellikleri de vardır.

 

Yetenekli Bay Ripley (1999)

Yönetmen: Anthony Minghella; Oyuncular: Matt Damon, Gwyneth Paltrow, Jude Law

 

 

1950'li yıllarda New York'ta yaşayan ve bir türlü dikiş tutturamayan Tom Ripley, İtalya'ya zengin ve şımarık milyoner Dickie Greenleaf'in yanına gönderilir. İşler yolunda gitmeyince ise Ripley, uç noktalara savrulmaktan çekinmez.

 

Tom Ripley karakterini ise şimdiye kadar Alain Delon, Dennis Hopper, Jonathan Kent, Matt Damon, John Malkovich, Barry Pepper ve Ian Hart canlandırdı beyazperdede. Söz konusu filmlerde bu isimleri, zaman zaman aynalarda görmüş olmamız tesadüf değil elbette!

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.