Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kontratlı kölelik kırbaçlı köleliğe karşı




Toplam oy: 1210
Sasha Grey, gündelik hayatın pornografikleşmesi konusuna bakmak için çok iyi bir örnek çünkü asla kurban konumunda durmuyor.

Finansallaşma, eğer bugünkü kapitalizmde, yalnızca para ve sermaye ilişkilerine yansıyan bir olgu değil, aynı zamanda, Foucaultvari bir özne-kurucu disiplin mekanizması ise, bu finansallaşmış bireyin performans hedeflerinin, pazarlama planlarının ve müşteri memnuniyeti anlayışının gündelik hayatı nasıl değiştirdiğini ve ne gibi alternatifler düşünülebileceğini hayal etmeye şimdiden eski porno oyuncusu sıfatını kullanmaya başlamış Sasha Grey'in son romanı Juliette Cemiyeti'nden başlamayı deneyebiliriz. Sasha Grey kitabını tartışırken kimi okurların fazla hardcore, kimilerinin de beklediklerinden daha softcore olduğunu düşündüklerini söylüyor. Juliette Cemiyeti günümüzde olup bitenlere dair bir kavrayış önermekten uzak, cinsel arzularla dolu ve sevgilisi tarafından anlaşılmayan güzel bir genç kızın maceralara sürüklenmesini anlatan klişe bir porno hikayesi. Ama sonuçta bir tezli-roman olmadığı aslında baştan belli de denebilir. Bununla birlikte günümüz pop kültüründe “bir sanatçı olarak Sasha Grey” diye de bir tema var ve o temayı güçlendiriyor. Yazar, müzisyen, giderek yönetmen... Chris Lee, Sasha Grey'in kendisini bir "performans sanatçısı" olarak tanımlandığını, bir belgesel çekmekte olduğunu, erotik bir roman yazdığını (elimizdeki Juliette Cemiyeti olsa gerek) bir “seks felsefesi” kitabı üzerinde çalıştığını ve pornografinin çehresini değiştirmek ve kadınları erklendirmek için kendi prodüksiyon şirketini kurmakta olduğunu söylüyor. Grey, gündelik hayatın pornografikleşmesi konusuna bakmak için çok iyi bir örnek çünkü asla kurban konumunda durmuyor.

 

20. yüzyılın ortalarında iyiler ve kötüler var, net ezenler ve ezilenler, cinsel özgürlük savaşçıları ve cinselliği baskılamaya çalışan muhafazakarlar, porno karşıtı feministler ve porno yanlısı sektörler; bugünse sınırlar bulanık, cinsel özgürlük adına varılabilecek bir yer kalmadı, herkes kendi kariyerini nasıl yönettiğinden bahsediyor, nelere maruz kaldığından dem vuran yok.

 

 

 

Porno oyunculuğundan (müzisyen, yazar ve oyuncu anlamında) sanatçılığa ve işkadınlığına geçen Grey ile bir üniversitede gerçekleştirilen uzunca bir söyleşide ilk soru bu çoklu kimliği açması için geliyor: "Siz kimsiniz, kendinizi kim olarak tanıtmak istersiniz?" Yanıt olarak Grey, kendini "sterotiplere meydan okuyan biri" olarak kimliklendiriyor. "Konu ister 'adult film' ister fotoğrafçılık olsun," diye de ekliyor. Şunu anlıyorsunuz, porno oyuncusu kadınlarla ilgili 20. yüzyılda yaygınlaştırılmış kurban veya kötü çocukluk geçirmiş talihsiz kişi klişelerine karşı dikkatle ve daha çok genç yaştan itibaren “işinden zevk alan ve bütün seçimlerini bilinçli yapmış olan, iş geliştiren, yaratıcı bir unsur olarak porno oyuncusu” imajını popülerleştirmeye çalışıyor. Seks işçisi, seks emekçisi, beden işçisi vs asla değil – belki en fazla beyaz yakalı seks işçisi. Böyle konuştuğu zaman Grey, bana, yıllar önce yanılmıyorsam Milliyet gazetesinde okuduğum, Karaköy'deki profesyonellerle yapılmış bir söyleşiyi anımsatıyor. Orada da gazeteci, söyleştiği kadınlara -aslında siyaseten doğrucu olmaya çalışarak- "beden emekçisi" demeye kalktığında, kadınlardan biri "ne bedeni yahu, ruh, ruh!" diye terslemişti. O zaman da bu kavramın ilginç olduğunu düşünmüştüm. "Ruh emekçisi," ne demek olabilir? Peki ya "ruh işvereni?" Bakınca, plaza çalışanları için o kadar uzak kavramlar değil sanki.

 

Çalışıyorum çünkü en güzel hayat bu

 

Sasha Grey ayrıca preker çağın iş ile özel hayatı ayırma, bir ve bütün olarak al diskuruna tam oturan bir rol model. Preker çağın yıldızının neden Grey olacağını da anlıyorsunuz: iş, para kazanmak için değil özel hayattaki zevklerden neredeyse ayrılamayacak bir zevk kaynağı olduğu için yapılıyor. Çalışıyorum çünkü en güzel hayat bu. İyi hayat çalışmadan kazanılan parayla satın alınan hayat değil, içinde tam da çalışmanın hazzının ve şaşaasının olduğu hayat iyi hayat. Hatta özel hayattan daha güvenli de bir yer. Grey kendi denemeyi sevdiği cinsel pratiklerin -temelde fetiş, özelde “kölelik” varyasyonları kastediliyor- en risksiz uygulanabileceği yerin porno sektörü profesyonel ortamı olduğunu söylüyor. Mevcut sağlık politikalarıyla sigorta kapsamında yaptırabileceğiniz sağlık kontrollerinden çok daha iyisinden sürekli yararlanmanız bir yana, fiziken de daha güvenli ve daha az riskli olarak tanımlamakta porno-içinde cinsel deneyciliği sivil cinsel deneycilik serüvenleriyle karşılaştırarak.

 

Brandesi Üniversitesi'nde gerçekleşen aynı söyleşide Sasha Grey'e, "Size göre seksi nedir, neye seksi denir, nasıl tanımlarsınız," diye sorulduğunda da, "Birincil kıstas özgüvendir, özgüven sahibi olan seksidir," diye yanıtlıyor. Seksi olanın Tanrı vergisi güzellik üzerinden veya başka uzmanların hizmetlerine ya da becerilerine dayanan estetik/bakım üzerinden değil ben yönetiminin bir neticesi, özne kurucu olarak ben'in bir performansı olarak tanımlanmasının bu pürüzsüz ilanı sanki iş görüşmesine hazırlananlara tavsiyeler gibi de okunabilir. Bu anlayışta sürekli bir yaratıcılık ve yeni/lik vurgusu var: Grey kendisinin çekeceği yaratıcı pornografik filmlere piyasada bir gereksinim olduğu sonucuna da buradan varıyor: iddiasına göre sıradan olan bedava olarak her yerde, buraya eskisi gibi para yağmaya devam etmeyecek, bir farklılık ve yaratıcılık şart...

 

Ekonomik bağımsızlık yaratıcılığa açılan bir kapı

 

Sasha Grey, Steven Soderbergh tarafından Girlfriend Experience (2009) filmine çağrıldığında açık sahnelerin olacağını beklediğini, soyunması gerekeceğini tahmin ettiğini söylüyor; çünkü rol için porno oyuncusunu çağıran yönetmen soyunması için oyuncuya ekstra ödeme yapmak durumunda kalmayacağım hesabı yapmıştır, diye tahmin yürütüyor. Fakat filmde hiç açık sahne olmadığını görünce şaşırıyor. İşin ekonomik yanı mühim çünkü ekonomik bağımsızlık yaratıcılığa da açılan bir kapı gibi. BDSM'yi düşünmek için de kritik bir anekdotta, bir söyleşi sırasında sunucu, Grey'e film şirketleriyle yaptığı kontratların niteliğini sorduğunda, Grey, kontratsız çalışmaya, bağımsız kalmaya özen gösterdiğini belirtiyor. Sunucu, "Neden ki, kontrat kölelik demek olduğu için mi," deyince, "Evet," yanıtını alıyor. Sunucu hemen ardından muzip bir gülümsemeyle ve Grey'in BDSM sahnelerindeki gönülden katılır hallerine gönderme yaparak "İyi de siz kölelik seversiniz," dediğinde gözlerini devirerek ona bakan bir Grey buluyor karşısında ve hemen düzeltiyor: "Tabii o anlamda kölelik değil di mi sizin sevdiğiniz. Tamam". "Evet değil," diye mırıldanıyor Grey ama mırıldanmasına gerek bile kalmamıştır. Kontratlı çalışan olarak kölelik ile kendini kırbaçlatan olarak kölelik arasında böyle net bir bağımsızlık ve faillik ayrımından konuşuluyor böylece. Sasha Grey kontratsız çalışmasını açıklarken, "Bir başkasının ürünü olmaktan çıkıp kendi kendimin ürünü olabilecektim," de diyor. Bu tam da gereken mottodur günümüz preker çalışanı için.

 

 

 


 

 

* Görsel: Ethem Onur Bilgiç

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.