Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Sözcükler, şarkılar ve şiir



Toplam oy: 1410
Şarkı sözleri şiir değildir; sadece şarkıda yer alan sözcüklerdir

Mother, Brother, Lover adlı kitabının Sunuş kısmında böyle demiş Jarvis Cocker. Kendisine ait şarkı sözlerini bir araya getiren kitap, geçen yılın sonuna doğru yayımlandı.

1980’lerde İngiltere’den çıkan en başarılı Britpop gruplarından Pulp’ın vokalisti olarak tanıdık Jarvis’i. Bir süredir solo kariyerini sürdürüyor ama geçen yıl sürpriz bir şekilde yeniden Pulp’la sahneye döndü. Sonuçta bir müzik adamı; ancak her müzisyende olmayan bir yönü var. Toplumsal ve politik konularda yaptığı gözlemleri ve onları ifade ediş biçimi çok çarpıcı.

 

 

 

Onun gibi yetenekli ve zeki bir müzisyenden ilham alan çok sayıda yazı yazılabilir. Bu yazıya ise, “şarkı sözlerinin şiir olmadığı” şeklindeki görüşüyle ilham verdi. Bu düşüncesini henüz kitabı alıp okumadan önce bir arkadaşımdan duymuş ve “Öyleyse Jarvis’le aynı fikirde değilim. Ben, Morrissey, Leonard Cohen ve Bob Dylan gibi müzisyenlerin yazdığı şarkı sözlerini şiir olarak nitelerim” demiştim.
   
Daha sonra kitabı bir tanıdık aracılığıyla Manchester’dan getirtip okuyunca, o sözleri kendi konsepti içinde anlamlandırabildim. Şarkı sözlerinin müzik eşliğinde bir bütünün parçası olarak, ritim ve melodiyle uyumlu bir şekilde işlevini yerine getirdiğini; o bütünün dışında bağımsız okunduğunda etkisinin kalmadığını söylüyor Jarvis. Örnek de veriyor buna. İlk gençlik yıllarında Pink Floyd’un The Dark Side of the Moon albümünü alıp kapaktaki sözleri okuduğunda, kendisine hiç de hoş gelmemiş.

 

 

Çok sevdiğimiz bazı şarkıların sözlerine özel olarak dikkat ettiğimizde aynı duyguları hepimiz yaşarız. Jarvis’in dediği gibi, nasıl gitar ya da davul sesleri şarkının kendisinden bağımsız olarak tek başına dinlenmiyorsa, sözler de şarkının içinde yorumlanıp değerlendirilmeli.

Fakat Mother, Brother, Lover’daki makaleyi okumaya devam ettiğimde, sonunda Jarvis’le aynı noktada buluştuğumuzu gördüm. Şöyle diyor yazıda:
   
“Bu makaleye şarkı sözlerinin pop müzikte çok da önemli olmadığını söyleyerek başladım; ama elbette yıllar içinde bu kuralın dışına çıkan çok sayıda istisna ile karşılaştım. En çok satanlardan oluşan ‘Chart Pop’, dil açısından fazla bir değer ifade etmeyebilir; ama bu bitik yoldan uzaklaşır uzaklaşmaz o değeri bulursunuz. Lou Reed ve The Velvet Underground’dan daha önce söz ettim ama Scott Walker, Leonard Cohen, Lee Hazelwood, Jim Morrison, Dory Previn, David Bowie, Mark E. Smith, Nick Cave, Jeffrey Lewis, Will Oldham ve Bill Callahan, şarkılarında düşündürücü konuları işleme yeteneklerine saygı duyduğum yazarlardan bazıları. Bob Dylan’ı da unutmayalım. Onu sona bıraktım ama ‘A Simple Twist of Fate’, şarkıda öykü anlatmanın en sihirli örneğidir.”

 

 

Jarvis’le aynı görüşte olmamıza çok sevindim. Neden Morrissey’i saymadı bilmiyorum ama kendisiyle konuşma olanağım olursa bunu sorarım. Çünkü o da yazdığı şiirsel sözlerle yüreğimize dokunan, hayatımızı değiştiren müzisyenlerden birisi...
   
Sonuç olarak, bazı şarkı sözleri şiirdir, bazıları öykü anlatır ve onları ancak gözlem gücü yüksek, dile çok hakim özel müzisyenler yazabilir.

Bu nedenle de, Bob Dylan’ın yıllardır Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmesi ya da Jarvis Cocker’ın şarkı sözlerinin kitap olarak basılması hiç de şaşırtıcı değildir.

 

 

www.zulalkalkandelen.com
http://zulalmuzik.blogspot.com

   









Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.