Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

En çok okunanlar  


Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği

Fantastik ve bilimkurgu edebiyatının kraliçesi Ursula K. Le Guin 1974 yılında bir makale yazar.


Yalan haber kendini yalanlar…

Buyurunuz habere: “Paul Auster reklam yapıyor”. Kim demiş, Ölüm Pornosu’nun ve Dövüş Kulübü’nün yazarı Chuck Palahniuk, demiş.


Korsan, kimin mücadelesi?

Dünyanın en çok satan yazarlarından Paulo Coelho’nun korsan kitaba destek veren açıklamasının haberini okuduğumda aklıma Sabit Fikir’in bu ayki dosya konusu geldi hemen.


Yunus diye görünenler…

Yunus Emre kimdir? Ya da şöyle sorayım, bizim Yunus’u bilmeyen var mıdır? Hepimiz biliriz onu, en mühimi de severiz, hem de çok severiz... Niyesi belli, çünkü Yunus’uzdur hepimiz. Kendini Anadolu’da yeniden yaratmış Türk insanının bizzat özüdür o. 13. yüzyıl Anadolusu’nda yaşamış bu derviş, bu şair, bulduklarıyla değil aradıklarıyla, büyük arayışıyla ve çilesiyle temsil eder bizi.


Ahir zamanlarda bir aydın çaresizliği

Daha geçen cumartesi Zizek İstanbul’dayken söylemişti, kapitalizmin demokrasiyle bağı kalmadı diye. Kapitalizmin burjuva demokrasisi getirdiği fikrinin/hayalinin artık gözle görülür bir şekilde çöktüğünü, kapitalizmin totaliter rejimlerden beslendiğinin altını çizmişti.


Dünyanın tek ve en büyük hikayesinin keşfedilişi

Bir gün bir edebiyat profesörü incelediği mesnevide bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eder. Daha doğrusu mesnevi türünde daha önce görmediği bazı tuhaflıklar vardır şiirde. Anlamadığı ifadeler vardır.  O, kendinden önceki araştırmacılar-edebiyatçılar gibi yapmaz ama. Okuyup geçmez, anlamadıklarından vazgeçip, anladığı yerler üzerine yoğunlaşmayı tercih etmez.


“Ben”den daha kötü bir “ben” vardır...

Dostoyevski, Sibirya’da esir tutulduğu dört yılın, içinde insanlığın geleceğine dair büyük bir iyimserlik uyandırdığını söyler. Çünkü ona göre, insan bir hapishanenin dehşetini yenebiliyorsa, her şeye katlanabilecek bir varlık olmalıdır.


Hürrem daha da kötü olsun, biraz içimiz soğusun...

İki sezondur televizyonda izliyoruz Hürrem Sultan’la Sultan Süleyman’ın aşkını. Bu ay içinde evlenecekler kısmetse. Üstelik tarihe bağlı kalarak ilerlerse senaristler, nikahları şehzadelerin sünnet düğününde (Bknz.


On Kişot: Yoksa Oğuz Atay postmodern değil miydi?

Hiç unutmam, bundan dört-beş yıl kadar önce bir kitap ekimizin yayın yönetmenine, ellerinde çok iyi genç kalemler olduğunu, bu kalemleri eleştiri konusunda teşvik etmenin başarılı sonuçlar verebileceğini söylemiş, ancak kendisinden Türkiye’de eleştirinin ya akademisyenler ya da kendini kanıtlamış yazarlar tarafından yapılabileceğini, geri kalanın ancak kitap tanıtım yazılarında kalması gerektiğ


2012 kıyametin tarihi mi?!

Derler ya insan yaşlandıkça küçülür küçülür, çocuklaşır hatta bebekleşir diye… İnanırım ben buna ve çok uzun yaşamayı hedeflemem hiç. İnsan kendini bilmedikten sonra, ne anlamı kalır gelip geçen günlerin ayların yılların… Ama hayat mucizelerle doludur ve aramızdan bazıları, bebekleşmek yerine yaşlandıkça devleşirler beklenmedik bir şekilde.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.