Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Aysu Önen

Aysu Önen, 1970 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünü bitirdi. Tez konusu, "D.H Lawrence'ın kadın karakterlerinin kimlik arayışları" idi. Reklamcı oldu. Çok uluslu reklam ajanslarında, metin yazarlığından kreatif direktörlüğe uzanan 17 yıllık bir yolculuk olacaktı bu. Bir çok reklam kampanyası, popüler kültüre giren bir çok reklam karakteri yarattı. Ödüller kazandı. 4 yıl Johannesburg'da yaşadı. Bu dönemde, Cumhuriyet Gazetesi'nde, her Pazar günü, Güney Afrika'daki politik, sosyal ve kültürel yaşam hakkında yazdığı yazıları yayımlandı. Bugün yine yazılar yazıyor, blogcu olmayı keşfediyor, deneyimlerini konuk konuşmacı olarak üniversitelerde paylaşıyor.

Tüm Yazıları

 

Nazım Hikmet’in oyunu İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu’nun bir sahnesinde, İvan İvanoviç karakteri Nazım’a, yani yazara seslenir: “Ey Nazım, Sovyetlerin misafirperverliğini kötüye kullanma.

 

Yazarın biri, bir gün, ünlü Villa Medici’nin kütüphanesinde araştırma yaparken, Michelangelo’nun biyografisinde az bilinen bir detay yakalar. Osmanlı Sultanı II. Bayezid tarafından, Michelangelo’ya yazılmış bir mektuptan, İstanbul’da bir köprü inşa etmek üzerine bir iş teklifinden söz edilmektedir. Böyle bir davet gerçekten var mıdır? Michelangelo İstanbul’a gelmiş olabilir mi?

Emma Donoghue, gerçek bir olaydan esinlendiği Oda adlı romanında yanıtlar arıyor.

 

David Foster Wallace’ı ilk okuduğumda, o çoktan kendini öldürmüştü.  

 

Asmış. 

 

 

'Dostlarım bana her zaman Vlad der.' Carlos Fuentes ile Kaygı Veren Dostluklar.

 

Peşin peşin söyleyelim. Üzüntü, Muz Kabuğu ve J. D. Salinger’ın sonunda Salinger ölüyor. Katil Holden Caulfield çıkıyor ama mahkemece özgür bırakılıyor. Bir de gerçek suçlular var: Naziler, editörler, kuş gözlemcileri (yani amatör okurlar) ve teneke kulaklı soylular (yani profesyonel okur olan eleştirmenler).

Genç bir Kolombiyalı yazar, ilk romanını yazarken, Gabriel Garcia Marquez efsanesinin ağır yüküyle nasıl başa çıkar? Hele bir de kendi adı da Gabriel, Juan Gabriel Vasquez ise?

Hayatınızda hiç Kurt Vonnegut okumadıysanız, bu eleştiriyi de okumanıza gerek yok. Yazarın daha önce yayımlanmamış, toyluk dönemi öykülerinin derlendiği Ölümlüler Uyurken, Vonnegut edebiyatına giriş için iyi bir seçenek değil. Giriş için Mezbaha No:5 ya da Kedi Beşiği önerilir. Yasaklanmadan okuyun derim.

Michael Foley’in Saçmalıklar Çağı kitabını okumayı bitirir bitirmez başlasaydım bu yazıya, insanlık hallerini deşifre eden ironik bir zeitgeist anatomisi diye tarif edecektim coşkuyla. Üşendim, erteledim, kitap mayalandı, kendi kendini doğrulayan bir kehanet gibi, koca bir saçmalıklar kitabına dönüştü.

Bir Can Yücel şiirinin adıydı mesel. Öyle öğrendim. Eğitici, ders verici hikâye. Kutsal kitaplarda anlatılan türden. Saramago’nun Kabil’ini okurken hatırladım. Baksanıza kuzum aşağıdaki dizelere, sanki şair de okumuş da yazmış.



Ters bir nota verdi Tanrı Elçisi:

Zaptiyelerdeydi en büyük hata!

Denize dökünce Marx’ı, Engels’I,

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.