Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Bir Ailenin En Uzun Yüzyılı




Toplam oy: 246
Ailenin doğup büyüdüğü diyarı terk etmek zorunda kalmaları, Bilecik Pazarcık’ta yeni bir hayat kurmaları ve bu esnada kuşaktan kuşağa aktarılan nice anı, kitabın temel eksenini oluşturuyor.

 

Dedem Balkan Savaşı’nda göçmüş İstanbul’a, anne tarafım ise 93 harbinin önüne katıp Anadolu’ya sürüklediği bir aileden. Onların göçleri, daha sonra yaşadıkları şu an hiç yaşanmamışçasına unutulmuş durumda. Zira onca yaşanmışlıktan benim hafızama kadar ulaşabilen hatıraların toplamı yarım sayfayı aşmaz. Hatıraları yaşayanlar da hafızalarında taşıyanlar da vefat etmiş durumda olduğu için geri dönüşsüz bir şekilde unutulmuş durumda her şey. Bu hatıraların bana kadar intikal etmemiş olması sebebiyle nasıl bir hazineden mahrum kaldığımı ise şair Emel Özkan’ın üçüncü kitabı Deliorman’dan Çıktım Yola’yı okuyunca fark ettim. Emel Özkan’ın Balkan muhaciri ailesinin 99 yıllık hikâyesini kayıt altına alan kitap, bu ülkenin başına gelen en büyük ama sessizliğe mahkûm edilen Balkan faciasının önüne katıp sürüklediği bir ailenin hafızasını okura iletiyor.

 

1880 yılında başlıyor Deliorman’dan Çıktım Yola ve 1979 yılına dek ulaşıyor. Bir ailenin en uzun yüzyılı olarak tanımlayabiliriz bu kitabı. Ailenin doğup büyüdüğü diyarı terk etmek zorunda kalmaları, Bilecik Pazarcık’ta yeni bir hayat kurmaları ve bu esnada kuşaktan kuşağa aktarılan nice anı, kitabın temel eksenini oluşturuyor.

 

Sadece bir ailenin hikâyesi değil Deliorman’dan Çıktım Yola. Bir zamanın, bir muhitin de hikâyesi aynı zamanda. Pazarcık’ın Düğünleri, Kasabada Geçim Yolları, Kasabanın Kahvehaneleri, Kasabanın Camileri, Pazarcık’ın Meşhur Simaları gibi daha başlığından nasıl bir halk hazinesinin eşiğinde olduğumuzu bildiren bölümlerle ilerliyor kitap. Hıdrellez kutlamaları, yağmur duası, harman, kış hazırlıkları, bayramlar, aşure hazırlıkları gibi emsallerine Ahmet Rasim’in, Refik Halit’in metinlerinde İstanbul’un geçmişi için rastlayabileceğimiz pek çok önemli unsur Emel Özkan’ın akıcı anlatımıyla da bu kez Anadolu’da bir muhacir ailesinin hafızası üzerinden kitaplaşıyor. Hele hele bir “cumhuriyet balosu” bölümü var ki, emin olun o kısacık bölümün bende uyandırdığı çağrışımlar ve yorumlar rahatlıkla sekiz-on sayfalık bir metne tekabül edebilir.

 

Kitabın bir başka önemli yanı ise sadece yaşantının değil dil ve edebiyatın da kaydedilmiş olması. Pek çok deyim, atasözü, mani, ağıt, türkü yaşandığı bağlam içinde aktarıldığı için birer kelime grubu olarak değil nefes alıp veren bir hayat bütünü içinde okura ulaşıyor. Bu da kitabın kıymetini bir kat daha artırıyor elbette. Kitapta yer alanfotoğraflar da anlatılanları tamamlayan önemli bir unsur. Mesela pek çok metinde okuduğum talika adlı binek arabasının fotoğrafını ilk kez bu kitapta gördüm. Muhtemelen benim dedem de doğup büyüdüğü yerden böyle bir araba ile göçtü. Fotoğrafı görmüş olmam onun ve ailesinin yaşadıklarını düşünmeme sebep oldu.

 

Emel Özkan’ın Deliorman’dan Çıktım Yola’sı türünün iyi bir örneği. Umarım bu tarz sözlü tarih çalışmaları, anılar, monografiler, biyografiler çoğalır da hafızamızın nisyan ile malûl olması bir nebze şifa bulur.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.