Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Yıllar yıllar önce Türkçeye çevrilen Bartleby ve Şürekâsı kitabıyla tanıdığımız İspanyol yazar Enrique Vila-Matas hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşmış, pek popüler olmasa da ismi okurlar arasında kulaktan kulağa fısıldanıp kitabı elden ele dolaşmış, yeni bir kitabının çevrilmesi içten içe umutla beklenir olmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Yakın zamanda Che Guevara, ülkemizde trajikomik bir tartışmayla gündeme gelmişti. O ve arkadaşlarının sırtlandığı devrimi “terör eylemi” olarak yansıtmaya çalışan küresel akımın kötü kopyaları, Che’yi itibarsızlaştırmaya uğraşmıştı, ama nafile. Che ve arkadaşlarının nerede durduğunu, ne yaptığını gayet iyi bilen ve aktaran büyük bir kitle var çünkü.
//php print_r ($fields); ?>
Kadınların bazı yarışlara ve atletizm dışı yarışmalara katılmalarına ilk defa izin verilen 1928 Amsterdam Olimpiyatları, kadın atletler için bir başlangıcı ifade ettiği gibi aynı zamanda da bir sondur. Zira yarışın ardından spor yorumcuları arasında ciddi bir infial dalgası yükselir; yarışa katılan kadınların yarısının yerlere yığıldığı, yarışı bitiremediği aktarılır.
//php print_r ($fields); ?>
Artık her şey gerçek! Ölüm sarışın kafalara da eşit şekilde dağıtılıyor. Tüm duygusal yaklaşımlar, pişmanlıklar, imal edilen gerçeğe tosluyor. Artık çok geç. Yetişmenin, aşkın, dokunmanın, nefes almanın etrafı “ölüm tehlikesi” yazısıyla çevrildi. Hiç kimsenin geç kalmak gibi bir bahanesi kalmadı. Herkes kendi evinde, tam zamanında.
//php print_r ($fields); ?>
China Miéville –okurlarının da bildiği gibi– eserlerinde politik duruşunu sergiler, “öteki” kavramını irdeler, modern insanın, uygarlığın sıkıntılarını başka dünyalar üzerinden anlatır. Elçilik Kenti, bu özelliklerin tamamını barındıran, bu yüzden de Miéville’in sadık okurlarını şaşırtmayan bir roman. Başka dünyalarla aynı dili konuşabilir miyiz?
//php print_r ($fields); ?>
Alper Canıgüz yüksek ritimli, okuru merakta tutan, keyifle akan metinler kaleme almakta; şaşırtıcı konu ve temalar seçmekte pek mahir. Bu bakımdan son romanı Kan ve Gül: Bir Kara Dejavu da okurun beklentilerini karşılayacak düzeyde. Bu romanı esas dikkat çekici yapan ise, Canıgüz'ün inşa ettiği başkarakterin Türk romanında bir kırılmaya işaret ediyor oluşu.
//php print_r ($fields); ?>
“Gelecek öykülerin yazarı şu anda telaşlı bir sevinç içinde çalışmasına başlıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Kirliydi Kar’ın bıraktığı tat, “Çeviriyi 69 yıl beklediğimize değdi!” dedirtecek cinsten. Hemen söyleyelim, Georges Simenon’un ünlü karakteri Maigret’nin yer aldığı bir romanı değil elimizdeki; fakat bu durum onun kuşkuya, suça, adalete, yargıya ve yazgıya değinmediğini ya da daha az değindiğini kesinlikle düşündürmesin. Aksine tam da bu konuları işliyor Kirliydi Kar.
//php print_r ($fields); ?>
Okuyucunun, ihtişamlı eserleriyle iz bırakan yazarların, başka yazarların da katkısıyla hepten "ihtişamlı" kılınan hayatlarını roman kurgusuyla okumaya bayıldığı bir gerçek. Özellikle de baş tacı edilen yazarların aşk hayatları söz konusuysa bu konuda kendine özgü bir edebi janrın kemikleşmiş olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.
//php print_r ($fields); ?>
Bir kış masalı. Defalarca anlatılırsa, roman olur. Perdita’nın adı değişmesin sadece. Zamanda, mekanda ve edebiyatın içinde kaybolsa da onu yeniden bulalım. Zaman neredeyse, hikaye orada devam eder.