Arşivi

//php print_r ($fields); ?>
Yazarın ölümü, şairin ölümü, şairenin ölümü ve eleştirmenin ölümü... Malum, modernizmin edebiyata getirdiği bu tırnak içinde “ölüm” düşüncesine, “sanatın insansızlaşması”na, “yazarın ölümü”ne, bu edebi ölüm sorunsalına hayli uzağız. Uzağız çünkü Türk edebiyatının geçirdiği bir modernizm süreci yok zaten.

//php print_r ($fields); ?>
Birkaç hafta önce Roland Barthes’ın “Romanın Hazırlanışı 1 Yaşamdan Yapıta” adlı çalışmasının sayfalarını karıştırmıştık.

//php print_r ($fields); ?>
Kim diyebilir ki “Huzur”un baş kahramanları sadece Mümtaz’la Nuran’dır, diye.

//php print_r ($fields); ?>
Kiran Desai’yi hiç okumadım, ama okuyacaktım; belki İngiltere’nin en saygın edebiyat ödülü Man Booker’ı alan en genç yaştaki kadın yazar olduğu için, belki Türkçeye çevrilen romanı Kaybın Türküsü ilgilendiğim bir konu olan göçe, göçmenliğe dair olduğu için, belki de sırf Can Yayınla

//php print_r ($fields); ?>
Okuyanlar bilirler, Necip Mahfuz, İslam dünyasında tepki çeken ve yıllarca yasaklara takılan romanı Cebelavi Sokağı’nın Çocukları

//php print_r ($fields); ?>
Bundan tam bir yıl önce elektronik ortamda can bulmuştu Sabit Fikir, açık fikirlilerin, özgür düşüncelilerin sabitfikri olma amacıyla yola koyulmuştu. İnsanın en temel dürtülerinden biri olan hikaye etme arzusunun köklerinde var olan edebiyatla bugün başdöndürücü bir ivme kazanarak hayatlarımızın ortasına yerleşen teknolojinin, bilişimin kesiştiği yerden doğmuştu Sabitfikir.

//php print_r ($fields); ?>
“Epik fantezi ustası”... Bu, Clive Barker’ın hemen her kitabının üzerine vurulan bir damga...

//php print_r ($fields); ?>
Diğerleri gibi, bir uygarlığın yazgısı olarak romandan söz etmez Roland Barthes.

//php print_r ($fields); ?>
Her dağın gölgesi denize düşer... Bazı kitaplar ne kapağıyla ne yazarıyla ne de etrafta çıkan eleştirileriyle, sadece ve sadece tuhaf bir şekilde ismiyle okuru kendine çeker. Tıpkı “Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer”in bana yaptığı gibi.

//php print_r ($fields); ?>
